15 Nisan 2020 Çarşamba

SAÇEKİMİ FESTİVALİ, Covid-19 ve kutuplaşma üzerine

BU YAZI TÜM KELLER VE KELLEŞMEYE BAŞLAYANLARA EN ÇOKTA PATRİCK STEWART'A ADANMIŞTIR...


                       

Yazıya başlamadan önce bu yazı bir haber bülteni diliyle yazılmıştır. Biraz sonra okuyacağınız Saçekimi festivali tabi ki gerçek dışıdır ancak unutmadan burada okuyacağınız diyalogları kuran karakterler malesef gerçek hayatta çoğu kez çevremizde dolaşan kişilerdir.

MAVİSU'nun katkılarıyla SAÇEKİMİ FESTİVALİ

                     


Öncelikle haberimize her yıl ekim ayında düzenlenen Saçekiminin malesef bu yıl Covid-19 salgını sebebiyle iptal edilmesi haberiyle başlıyoruz. Açıklamayı yapan İEKF( İstanbul Eski Keller Federasyonu) başkanı " Malesef elimizde olmayan sebepler nedeniyle saçekimi'ni bu sene iptal etmek zorunda kaldık." dedi ve ekledi "Biz dünyanın ve ülkemizin geçtiği bu zor duruma karşı tüm saçlarımız ve MAVİSU larımız ile halkımızın yanındayız, saç ekemesek bile halkımız ferah olsun ülkeyi peruğa boğarız stoklarımız yeterli. Saçı olan vatandaşlarımız kuaförlerinde olmayanların ise evlerinde kalmasını öneriyoruz."

Vatandaşlar önerilere uymayarak Saçekimi festivalinin yapılacağı binanın önünde toplandılar ve aldıkları bu habere çeşitli tepkileri gecikmedi...

Öncelikle TKMOD(Türkiye Kelliğinden Mutlu Olanlar Derneği) başkanı, Tüm kellerin bu haber karşısında sevinç naraları attığını belirterek şunları söyledi "Bu saçekimi saçmalığı son bulacak dedik buldu hamdolsun, göreceksiniz tamamen bitireceğiz davalarımız da devam ediyor, elinde sonunda kazanacağız parlak günler yakın." Çevreden geçen vatandaşlar ise saç ektirenlere karşı daha saldırgan tavır içindelerdi hatta öyle ki bir vatandaş mikrofonlarımıza aynen şunları söyledi " Bakın ben yirmi beş senedir kelim bununla gurur duyuyorum, sonradan saç ektirenler vatan hainleridir, bunların kimin tarafında olduğunu çok iyi biliyoruz, bunların şampuan lobileriyle bağlantıları var, bunun zamanı şimdi değil şimdi sevinme zamanı." Bazı vatandaşlar ise konvoylarla kutladı ve "KELLİK KAZANACAK" diye slogan attılar.

Festivali bekleyen vatandaşlar ise üzgünlüklerini ifade ettiler. Hatta haberi alan bir vatandaş balkonundan kendini atmaya bile kalkıştı.  Ancak bir vatandaş vardı ki yürekleri burktu...

-Beyfendi neden ağlıyorsunuz?

+Ben ağlamayım da kim ağlasın, yıllardır bu iş için para biriktiriyordum geçen festivallerde param yetmediği için katılamıyordum şimdi ise para biriktirdik, bu seferde iptal oldu bu nasıl memleket, bu nasıl iş ah corono yaktın beni artık KEL OLMAK İSTEMİYORUM...

-üzülmeyin beyefendi.

(Çevredeki vatandaşlar mikrofona doğru slogan atıp konuşmaya devam ederler)

+Bu keller her yerdeler artık ait oldukları yere dönsünler. O keller federasyonun arkasında da kim var biliyoruz bu sene iptal oldu ama seneye bu hakkımızı alamayacaklar direneceğiz, anayasa mahkemesine götürürüz.

+BİR SAÇTA SEN EK kampanyamızı başlatıyoruz...

+Saçekimi festivalimizi, Jeff Bezos ve dahil Johnny Sins gibilerin eline bırakmayacağız, SAÇ EKİMİ ENGELLENEMEZ.

+KERİZ OLURUZ AMA KEL OLMAYIZ.


-peki teşekkürler.

Evet gördüğünüz üzere her sene olaylı geçen Saçekimi festivali bu sene daha başlayamadan bir çok tepkiye neden oldu kimisi hüzünlendi, kimisi sevindi, ancak gerçek şu ki corona virüs hayatımızda daha çok şeyi değiştireceğe benziyor.

            
BU BİR REKLAM DEĞİLDİR, BUNLARA İNANMAYIN! KERİZ OLMAYIN KEL OLUN...



BU YAZIDA GEÇEN KURUMLAR GERÇEK DIŞIDIR, ANCAK YER ALAN VATANDAŞLAR İÇİN AYNI ŞEYLERİ SÖYLEMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR en azından kullandıkları dil ile... YAZIDA YER ALAN EN CİDDİ YER İSE KESİNLİKLE COVİD-19 DUR. LÜTFEN EVDE KALALIM. BU ARADA BÜYÜK FONTLA YAZINCA KENDİMİ MELİH GÖKÇEK GİBİ HİSSETMEME ON PUAN VERİYORUM...

17 Kasım 2019 Pazar

Doğal Gelişim, Uçan Anayasa ve Hüsamettin Özkan üzerine...


    Türkiye'de hala Anayasa'nın ne olduğunu bilmeyen %3 oranına yakın  insan olduğunu biliyor muydunuz?
  
    Anayasa krizi hep Ecevit ve A. Necdet Sezer ile ilişkilendirilir ancak orada A. Necdet Sezer ve Bülent Ecevit'ten başka rolü olan birisi daha vardı Hüsamettin Özkan! Kendisi diğerleriyle birlikte doğal gelişimin kitabını yazmıştır hatta sonra geri fırlatmıştır bu konuda şaka yok. Tüm ülke'yi etkileyen bir hadise olmakla birlikte malesef kalıcı veya zor kapanan bir çok yara açtığı doğrudur. Bu yaralar malesef ülke de uzay ve zamanı tam anlamıyla bükmüştür.  
       
                                   Uzay ve Zaman'a...
               
                                         I.BÖLÜM


ANAYASA; Takvimler, Şubat'ın on dokuzuncu, bir pazartesi gününü gösteriyor, hayat olağan ve aydınlık başlıyordu, sıradan bir sabahta olabilecek her şey olmuş, Anayasa adlı ev kedisi ise ilk kez her gün verilen mamasını reddetmişti.  Ancak her şey böyle devam edecek miydi? 
   
     O gün Milli Güvenlik Kurulu toplanmıştı, Başbakanıyla, cumhurbaşkanıyla, genelkurmay başkanıyla ve ismini sayamadığım bir çok devlet görevlisiyle toplantı gergin şekilde ilerlerken birden konu Devlet Denetleme Kurumunun çalışmasına geldi.Sanırım şu şekilde
 '' -Efendim sınır güvenliğiyle ilgili alınan önle
   -Devlet Denetleme Kurulu'na ne diyon?'' 
bütün bunlar yaşanırken Ahmet Necdet Sezer ise elini usulca anayasa kitapçığına götürdü ve havaya kaldırarak belirtti. 




''-Anayasal Hakkımı Kullanıyorum. Anayasa'yı bilmiyorsunuz.'' .









O sırada Ecevit'in yanında oturan ve cidden Ninja Turtles'daki Usta Splinter'a çok benzeyen Hüsamettin Özkan'da anında cevap verdi.

'' -O anayasa'yı bir de biz görelim, anlayalım.''








Bu sırada salonda soğuk rüzgarlar esiyordu. Sezer ise bunları duyar duymaz o meşhur gözlüğünü çıkartıp biraz önce elini götürdüğü anayasa kitapçığını sağ tarafında duran Ecevit ve Özkanın önüne doğru fırlattı, kitapçık havada süzülürken Devlet toplantılarında genellikle gördüğümüz ve hiç yenilmeyen kuru pastaların veya çeşitli unlu gıdaların üzerine düştü.  Peki bu düşüş sadece Anayasa kitapçığının düşüşü mü olacaktı?

                                          II.BÖLÜM

KİTAPÇIK; Genellikle bir şeyi tanıtmayı amaçlayan, sayfa sayısı az, küçük kitap, risale, broşür.
Bu noktaya kadar herşeyin doğal gelişimi tam olarak ilerlemiştir. Ancak Anayasa fırlatanların unuttuğu bir şey vardı...
  Anayasa kitapçıklarının fırlatıldığı iki yer vardır. Mahkemeler ve hukuk fakülteleri. Denendiğinde de görüleceği üzere buralarda fırlatılan kitapçıkların istisnasız hepsi ön kapağının üzerine yani arka kapağı görülecek şekilde düşerler. İşte bu gözden kaçırılmış olandı! Bakalım bir istisna olacak mıydı?

   Olayların hepsinin yaşandığı sırada salonda tanıdığınız bir kişi daha vardı, Mesut Yılmaz! 

Mesut Yılmaz 90'lar da Türkiye siyasetine damgasını vurmuştu şaka değil cidden damga vurmuştu. Hatta öyle ki bir ara DYP  anti- Mesut Yılmaz ilacı bile icat etmişti.

Ancak bu kez hiçbiri bu soruna bir antidot geliştiremeyecekti...

                                        III.BÖLÜM

NANKÖR KEDİ; Anayasa bölümündeki kediyi hatırlarsınız hani şu ilk kez mamasını yemeği reddetmişti, işte onu tamamen for shadowing için yazdım yani bir katkısı yok aslında.

 Kitapçık havada süzülmesini bitirmiş, kuru pastaların üstüne kapaklanmıştı. Bu hareketten ortam iyice hareketlendi soğuk hava yerini buz kesen göllere, devasa fırtınalara bıraktı. Ecevit ve Yılmaz derhal salonu terkettiler. Hemen yanlarında oturan Hüsamettin Özkan ise daha son sözlerini söylememişti...

''Asıl anayasa'dan anlamayan sizsiniz, Birde anayasa mahkemesi başkanlığı yaptınız.Burada hukuktan kanundan söz ediyorsunuz.'' Hüsamettin Özkan hem saydırıyor hem de bir yandan kapı'ya doğru yöneliyordu. Kapı'ya doğru geldiğinde bir ses duyuldu, uzun süre hafızalardan silinmeyecek bu ses Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'a aitti, kendisi Cumhurbaşkanı'na hitaben şunu dedi,

''NANKÖR KEDİ''

Bu sırada eline aldığı fırlatılan Anayasa'yı tekrar Sezer'e doğru fırlattı.

   Türk siyasi hayatı bu kelime ile birlikte tamamen değişti. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı...

Peki ya fırlatılan Kitapçık ne şekilde mi düşmüştü?

Sanırım burada bir istisna olacağını tahmin edebiliyorsunuzdur. İşte bu doğal gelişimin kısa bir örnek hikayesidir.

            

                               whatever happened, happened



   
BU YAZIDA GERÇEK BİR HİKAYEDEN ESİNLENİLMİŞTİR.

14 Kasım 2019 Perşembe

Risksiz Seçimler ve Ülker Çikolatalı Gofret Üzerine


     Bakkala girdiğindeki seçim süreci ve dahası; canının ne istediğini bulmayı düşünmek ile zaman ilerlerken sen çikolatada karar kılarsın, bu sırada müşterilerin hatta kartla alışveriş yapan müşterinin bile işini bitirmesiyle gözler sana döner ve bu geçen süre bakkal sahibi veya sahibesinin dikkatini çektiğini düşünüp sonradan risksiz bir seçime yönelme fikrinin aklına girmesiyle birlikte süreç, elinin Ülker çikolatalı gofrete yönelmesiyle biter. Tebrikler! artık Dünyanın en risksiz seçimini yapmış bulunmaktasınız. Bu yazıda herhangi bir ürün yerleştirme bulunmamaktadır. Zira ürün yerleştiren birileri var ise onlar kesinlikle bakkallardır.

20 Mayıs 2019 Pazartesi

Böyle mi Olacaktı Sonumuz/ #GoT Özel


    Günümüzde popüler olan şeylerden bahsetmek ya da onları tabir-i caizse gömmek çok yaygınlaştı, hatta moda kelimesini kullanmak yanlış olmaz. Burada bir problem olduğunu zannetmiyorum, asıl problem insanların bunu yaparken oluşturduğu samimiyet. Bir kişi gerçekten başkaları kötülüyor diye mi kötülüyor yoksa kendinin orijin fikri böyle olduğu için mi anlamak zor. Neyse konumuz bu değil, uzun zamandır bir şeyler karalamamıştım burada yeniden yazmak güzel, hele böyle anlarda.

   Game of Thrones, malumunuz izlemeye başladığımızdan beridir, bizleri içine çeken merak uyandıran bir yapımdı. Sezonlarını yıllar yılı beklediğimiz, sezon sonlarında ''OHA LAN'' dediğimiz, TV dizi sektörünüde kökünden etkilemiş baba bir diziydi. Ancak bu böyle devam edecek miydi?  Çoğu Lost İzleyeninin de GoT'un en iyi sezonunda bile aklındaki soru buydu muhtemelen. Böylesine yenilik yaratmış daha ilk sezondan bize akıl almaz diyaloglar, olaylar, gizemler izleten bir dizi Nasıl bu halde bitebildi? Üstelik edebi uyarlama olması da cabası, yazarının hala hayatta ve işin içinde olması ki son sezonlarda yok ancak danışmanlığı devam ediyordu yalandan da olsa. Sanırım burada ki temel problemlerden biri TVp'nin kendisi. TV dünyasındaki çarklar her şeyde olduğu gibi paranın üzerine kurulu. Buradaki problemde daha fazla para kazanmak. Bu saatten sonra da TV'den iyi yapımlar beklemek gittikçe hayale dönüşüyor. Tabii ki GoT'ta bu çarka yenildi asla aynı devam edemedi.
   Diziden tarafa geçtiğimiz de  yaratıcıları altı sezonda falan bitirmeyi düşünüyorlar ancak HBO devreye girip iki sezon daha uzattırıyor, yaratıcılar hiç istemeseler de bunu kabul ediyorlar zaten filim 6. sezonda kopuyor, kitaplar ile dizinin ayrılmasıyla ki bu daha önce ki sezonlarda kendini yavaş yavaş bu ayrıma hazırlıyordu aslında. Buradaki temel sebebin HBO olduğunu da düşünmüyorum neticede ticari kuruluş derdi para, fakat George R.R. Martin'in burada büyük sorumluluğunun olduğunu düşünüyorum hem yeni kitapların çıkmaması hem dizinin yaratıcı kadrosundan köşesine çekilmesi bu sonu bağıra bağıra getirdi. Kısacası kendi eserinin sert çakılışına sebep oldu belki de bunu kendi istedi kim bilir. Dizinin son iki sezondaki saçmalıklardan burada detaylı bahsetmeyeceğim zaten her yerde yazılıp çiziliyor, bunca seyirciye haksızlık edilmesi bir tarafa kendi oyuncularının bile inanmadığı bu sona, bizim de inanmamızı beklemeleri haksızlık. 
   
  Peki sorun neydi? Son sezonların yapım tarafındaki en büyük hatası senaryo, son iki, üç sezondaki hiç bir hikayenin bir kaç istisna dışında seyirciye geçmemesi ki zaten dizinin sonu da  bunu kanıtlıyor. Bu sona hangimiz inandik, inanmak istedik. Kısaca seyirci yemedi diyebiliriz. Peki ilk sezonların neyi iyiydi? Kesinlikle yine senaryo ve birebir kitaptan gidilmesi bazı sinemasal anlatı da uygun olmayan öğeler haricinde elbette, bu da gösteriyor ki GoT, inanılmaz iyi bir uyarlama ancak kitptn bağımsız özgünlüğü görünce, inanılmaz da kötü bir özgün yapım aynı zamanda. Gelelim esas soruya,  hiç kendisini bozmadan çok çok iyi dizi yapmak mümkün mü sanırım mümkün evet kesinlikle mümkün. 



You're god damn right!!



13 Nisan 2016 Çarşamba

Kobe Bryant Bırakıyor! #MambaDay






Basketbol'un durduğu gün(!)



  Elbette böyle başlamak biraz garip fakat bizim jenerasyonun Jordan'ı, Kobe Bryant bu gece son kez parkeye çıkacak. Basketbol'dan anlamayanların bile aşina olduğu en azından adını bir kez duymuş olduğu bir isim. Artık birer birer kaybetmeye başladığımız bu isimlerin sıra sıra bıraktıklarını duymak insana gerçekten üzüntü veriyor. Kobe ile büyümüş bir nesil olarak elbette son sezonlarda yaşadığı sakatlıklar, Lakers'in insanın ufkunu açan(!!!) basketbolu ve onun bu şekilde bırakması, Jordan'ın Wizards'da basketbola dönmesi kadar üzücü. Jordan bir ilahtı dönüşü onun insan olduğunu anlamamızı sağlamıştı, rekabet delisi diyebileceğimiz Kobe'nin ise bu şekilde bırakması sanırım çokta aynı olmasa da benzer. Elbette O alt çenesi çıktığında hala yapabileceklerinden kuşkumuz yok. Onun her zaman rekabet içinde olduğu Spurs'un onu onurlandırması bu sezon unutmadığımız
karelerden(Aşağıda).
  Son sezonlarına rağmen hırsıyla her zaman örnek oldu, maalesef artık o çok çektiği dizlerine yenik düştü ve çok sevdiği basketbolu bırakıyor. Sanırım taze olduğu için idrak etmek güç ama bence tarihi anlardan basketbol tarihinin unutulmaz sporcusu olmak bir yanı bir figürdü.
Beş şampiyonluk kazandı altıncısını çok istedi son röportajında  ''Altıncı şampiyonluğu kazanmak için elimden geleni yaptım ama olmadı. Kazanamamak içimde ukde değil.'' demişti, her ne olursa olsun Kobe Bryant basketbol tarihinde yerini almıştır.
Hoşçakal güzel adam seni unutmayacağız. Hoşçakal Mamba!!
#MambaDay